Psikanalizde Umudun Doğuşu: Heinz Hartmann

Kenan TURAN

Özet

1894-1970 yılları arasında yaşamış Avusturyalı psikanalist Heinz Hartmann, Sigmund Freud’un dürtü-çatışma döngülerinin analizi ile psikopatolojiye odaklı yaklaşımını, yapısal hipoteze getirmiş olduğu yeni bakış açısıyla diğer bilim dallarından da yararlanarak genel bir psikoloji haline getirmeye çalışan bir kuramcıdır. Psikanalitik teorilerin tarihsel gelişiminde ilk sırada Sigmund Freud’un klasik psikanaliz yaklaşımı yer almaktadır. Sigmund Freud yaklaşımını uzun yıllar içerisinde çeşitli değişiklikler yaparak geliştirmiştir. Kuramını ortaya koyduğu yıllarda bir nörolog olmasının da etkisiyle tasarlamış olduğu zihin modelini bilimsel olarak da ispat etmeye çalışmış fakat bu çabasından daha sonra vazgeçmiştir. 1923 yılında kuramının beş hipotezinden birisi olan yapısal hipotezi ortaya koyarak zihinsel aygıtı yaygın ifade biçimleri olan; “İd”, “Ego” ve “Süperego” olarak üç ayrı bileşene ayırmıştır. Freud id’i doğuştan gelen iki temel içgüdünün, yani cinsellik ve saldırganlığın faili olarak zaman ve mekân tanımayan, tümüyle mantıksız isteklere sahip, saldırganlık ve libido enerjileriyle harekete geçen zihinsel tasarımlarımız olarak tanımlamıştır. Süperego ise ebeveynlerin ve çevrenin ortaya koyduğu ahlaki yasakların vicdan olarak şekil bulmuş halidir. Ego ise zaman içerisinde id’den ayrışan ve id’in bitmek bilmeyen taleplerini savunma mekanizmaları yardımıyla erteleyerek veya hafifleterek dizginleyen yapıdır. Ego aynı zamanda süperegonun suçluluk, pişmanlık gibi duygular yaratan baskıcı emir ve yasaklarını hafifletme görevini de yerine getirir. Bu manada ego “id” ve “süperego”nun aşırılıklarını dengede tutmaya çalışarak benliğin işgal edilmesini engellemeye çalışan bir hizmetkar gibi çalışır. Buraya kadar ifade edilen kavramsallaştırmalara Viyanalı Psikiyatrist Heinz Hartmann ego’nun tek işlevinin id ve süperegonun taleplerini dengelemek, savunma yapmak ve çatışmaların önüne geçmek bağlamında değerlendirilemeyeceğini ifade ederek itiraz etmiştir. Bu çalışmada amaç; Heinz Hartmann’ın uyum, çatışmasız alan, birincil ve ikincil özerk işlevler vb. kavramlar ile psikanaliz camiasında yarattığı paradigma değişimi ile ilgili değerlendirmeler yapmaktır.  

Anahtar Kelimeler: Psikanaliz, Umut, Uyum

Giriş

Sigmund Freud ve Yapısal Hipotezi

Psikoloji literatürü incelendiğinde klasik psikanaliz ve psikanalitik yaklaşımlarda “id”, “ego” ve “süperego”dan oluştuğu ifade edilen intrapsişik yapı kabul görmüş fakat zaman içerisinde bu yapı ve yapının bileşenlerine dair yorum farklılıkları gelişmiştir. İntrapsişik yapıya dair ilk farklı yorum Sigmund Freud’un bir dönem analizinden de geçmiş olan Heinz Hartmann’dan gelmiştir. Bu çalışmada öncelikle Sigmund Freud tarafından ortaya konulan yapısal hipotez ele alınacak daha sonra Hartmann tarafından yapısal hipotezin nasıl ele alındığı ifade edilerek ayrıntılı değerlendirmeler yapılacaktır.  

Sigmund Freud “Dürtü Çatışma Kuramı”nın temelini oluşturan yapısal hipotezinde zihinsel aygıtı yaygın ifade biçimleriyle; id, ego ve süperego olmak üzere 3 bileşene ayırmıştır (Freud, 1923). Yaygın kullanımı id, ego ve süperego olan bu kavramları Freud Almanca orijinal kullanımında “das Es”, “das Ich” ve “das Über-Ich” olarak isimlendirmiştir.

“das Es” kavramı dilimizde “O” yani üçüncü tekil şahıs anlamında kullanılsa da Almancada bu kavram cansız nesneleri ve hayvanları nitelemek için kullanılmaktadır. “das Ich” ise dilimizde “Ben” yani birinci tekil şahıs anlamına gelmektedir. “das Über-Ich” ise dilimizde “Üst-Ben” olarak karşılık bulmaktadır. Freud’un çevirmenliğini yapan İngiliz Psikanalist James Strachey, Latince id, ego ve süperego terimlerini kullanarak bu kavramların yaygın kullanım haline gelmesini sağlamıştır. Şimdi bu kavramların dürtü çatışma kuramına göre ne anlama geldiklerine göz atalım:

Benlik

Alt-benliğin güdülerini düzene sokan veya bunlara karşı çıkan, bu güdülerle dış dünya arasında denge sağlamaya çalışan daha tutarlı bir yapıdır. Benlik, alt-benlikten gelen ve nötralize edilip psişik yapılara dönüştürülen enerjilerle oluşur. Ego, Almancada “Das Ich” olarak geçer. İngilizcede “I” olarak tercüme edebiliriz bunu, “kendi” manasına gelir, “ben” fikridir. Zihinsel süreçlerin tutarlı örgütlenmesidir.  Freud’a göre zamanla alt-benlikten ayrılarak oluşur. Alt-benliğin dönüşen parçasıdır ve zamanla alt-benliğin taleplerini bir nebze yerine getiren faildir.

Alt-benlik

İçgüdüleri ve dürtüleri temsil eder. İd, Almancada “Das es” olarak geçer, bu İngilizcede “İt” yani “O şey” demektir. Mantıksız ve kontrol edilemeyeni temsil eder. İçgüdülerimizden doğan dürtülerimizin zihinsel tasarımlarından oluşur. Saldırganlık ve cinsellik içgüdülerinden doğan saldırganlık ve libido enerjisinden doğar.

Üst-benlik

Ahlaki işlevleri geri kalan her şeyden ayırır. Almanca “über Ich” denir, İngilizcesi süperegodur. Benliğin belli bir amaca binaen uzmanlaşmış kısmıdır. Bazı unsurları bilince kolayca ulaşabildiği, bazıları da ulaşamadığı için bir anlamda benliğe benzer. Üst-benlik içinde ahlaki emirler ve yasaklar aynı zamanda benlik-ideali denilen büyük amaçlar vardır. Zihnin örgütlenmiş bir bölümü olan üst-benliğin kökeni ebeveynlerin ahlakıyla kurulan özdeşime ve genel ahlaki ilkelere dayalıdır.

Benliğin Yeniden Kavramsallaştırılması

Sigmund Freud yapısal hipotezinin en önemli bileşeni olarak gördüğü “id”e odaklanarak bireyin patolojisinin altında cinsellik ve saldırganlık içgüdülerinden doğan mantıksız ve doyurulamaz talepler olduğunu iddia etmiştir. Süperego ise ebeveynlerin ahlakıyla kurulan özdeşime ve genel ahlaki ilkelere dayanan ahlaki emirler ve yasakların içsel tasarımlarını ifade etmektedir. Egonun işlevi “id” in doyurulmaz istekleri ve “süperego”nun yasakları arasında bir denge kurarak adeta bu iki bileşenin hizmetkarı olmaktır.

Psikanaliz disiplini içerisinde egoyu oldukça farklı bir bakış açısı ile ele alan kişi 1894’te Viyana’da entelektüel bir aile ortamında doğan ve daha sonra Psikiyatri ihtisası yapan Heinz Hartmann olmuştur. Hartmann 1937 yılında Viyana Psikanaliz Derneği’nde “Ben” adlı bir çalışma sunmuştur. Bu çalışma Dürtü Çatışma Kuramından ilk ayrımın da başlangıcı olarak kabul edilen ve Ego Psikolojisi kuramını da başlatan çalışmadır. Hartmann egonun bireyin uyum sağlamaya yönelik özel organı olduğunu iddia ederek, tek işlevinin dürtülere karşı savunma yapmak olmadığını ifade etmiştir. Freud’a göre ego “id”den ayrılarak daha sonra oluşan bir yapı iken, Hartmann egonun doğumdan itibaren var olan, fiziksel ve ruhsal çevreye uyum sağlamayı kolaylaştıran bir donanım olduğunu belirtmiştir (Joseph Palombo, 2018)  Hartmann egonun uyum sağlama yeteneğini, çatışmalardan uzak bir alana sahip olduğunu ve doğumdan itibaren var olan potansiyel yeteneklerini “beklenebilir ortalama bir çevrede” rahatlıkla ortaya koyabileceğini ifade etmiştir (Hartmann, Ben Psikolojisi ve Uyum Sorunu, 2000).

Hartmann çocuğun mizacı ile ebeveynin mizacı arasındaki uyumun da beklenebilir ortalama çevre açısından önemli olduğunu dile getirmiştir. Örneğin yapışkan bir bebek ile soğuk bir annenin uyumunun çocuğun ego gelişimini olumsuz etkileyebileceğini savunmuştur. Hartmann gelişim sürecinde çevrenin önemini vurgulayarak dürtü kuramının genetik hipotezini genişletmiştir. Ruh sağlığının zihinsel dengeye kavuşmaktan geçtiğini savunan Hartmann, sıkıntı çeken bebeğin krize girdiğini ve bu krizi çözmek için ebeveynden destek alarak yatıştığını ifade etmiştir (studyblue, 2020).  

Şekil 1: Hartmann’ın Modeli (https://www.studyblue.com/notes/note/n/heinz-hartmann/deck/5899436#flashcard/flip/5899436  ‘den 06.09.2020 tarihinde 22:50’de erişildi)

Hartmann tarafından yukarıdaki görselle ifade edilen id-ego matrisine göre; id doğuştan vardır ve anında tatmin edilmeyi ister. Ego da doğuştan vardır fakat gerçekliğe temas edebilmesi için gelişmesi gerekir. Bu süre de yaklaşık 6 ay civarındadır. Hartmann’a göre ego kendi enerji kaynaklarına sahiptir. Yani ihtiyaç duyduğu enerjiyi Freud’un ifade ettiği gibi id aracılığıyla temin etmez. Freud Hartmann’ın bu teorisine katılmamıştır. Hartmann’ın beklenebilir ortalama çevre kavramı tam da bu noktada önem kazanmaktadır. Zira ego her ne kadar doğuştan var olsa da sahip olduğu potansiyel işlevleri ortaya koyabilmesi için bebeğin ruhsal ihtiyaçlarının giderildiği bir çevreye ihtiyaç duyduğunu iddia etmiştir. Ego gelişiminin ilk aşamaları, ego ve id’nin daha eksiksiz bir sınırlandırılmasına yol açan bir farklılaşma süreci olarak tanımlanabilir (Eissler, Freud, Hartmann, & Kris, 1961).

Freud’un aksine, Hartmann “alt-benlik ve benliğin eşzamanlı geliştiğini ve birbirinden bağımsız fakat uyum içinde işlediğini” dile getirmiştir. Hartmann’a göre id ve ego birbirini karşılıklı etkileyen, henüz farklılaşmamış bir matristen doğmakta fakat “farklılaşma ürünleri” olarak ortaya çıkmaktadırlar (Joseph Palombo, 2018).

Hartmann’ın ego’yu yeniden kavramsallaştırmasında kullandığı en önemli kavramın uyum olduğu ifade edilebilir. Hartmann bebeğin doğumdan itibaren uyum yeteneğine sahip olduğunu fiziksel ve ruhsal çevresine dair 2 farklı uyum biçimi ortaya koyduğunu ifade etmiştir:

Alloplastik uyum

Kişi karşılaşabileceği zorluklarla başa çıkmak üzere çevresini değiştirir.

Ottoplastik uyum

Kişi gerçeklikle temas ederken kendine dair bazı şeyleri değiştirerek çevresiyle bağdaşacak duruma gelir yani kendisini değiştirir (Hartmann, Ben Psikolojisi ve Uyum Sorunu, 2000).

Hartmann’ın da Freud gibi Charles Darwin’in evrim teorisinden etkilendiği fakat bu etkilenmenin Freud’un insanın diğer türlerle olan saldırganlık, cinsellik içgüdüleri bağlamında olmadığı ifade edilebilir. Hartmann insanların çevreye uyum sağlayacak biçimde hem kendilerinde hem çevrelerinde değişim yaptıklarını ifade etmiştir. Yaşam öyküsü incelendiğinde vahşi bir hayvan olan tilkiyi evcilleştirmiş olması kuramsal açıklamalarının öznelliği ile olan bağını da gösterir niteliktedir. Uluslararası aydınların buluşma noktası olan bir aile ortamında 14 yaşına kadar evde özel hocalardan dersler alarak yetişen, şiir, resim sanatları ile ilgilenen, keman ve piyano çalan bir psikanalist olan Hartmann’ın entelektüel kapasitesinin izleri kuramında da görülmektedir.

Benliğin işlevleri

Hartmann, benliğin işlevlerini birincil özerk işlevler ve ikincil özerk işlevler olarak ikiye ayırmıştır (Hartmann, Ben Psikolojisi ve Uyum Sorunu, 2000).  

Birincil özerk benlik işlevleri

Algı, zeka, düşünme, anlama, dil yetisi ve öğrenme gibi bilişsel işlevler ve benliğin sentez işlevi. Bu işlevler doğuştan gelir ve dolayısıyla çatışmadan uzaktır. Benliğin sentez işlevi bireyin dış gerçekliğe temas ederek deneyimleri yoluyla tutarlılık arz eden bir benlik geliştirmesini sağlayan becerisidir.

İkincil özerk benlik işlevleri

Gelişim dönemindeki oral, anal veya fallik/ödipal çatışmalarda görülen ve nötrleştirme sürecinde bu çatışmaların çözüme kavuşmasıyla özgür kalan işlevlerdir.

Hartmann’ın yapmış olduğu bu açılımlar klasik kuramdan ilk kopuşun zeminini hazırlamıştır. Klasik kuramın çatışmalara odaklı psikopatoloji temelli bakış açısından, insan doğasının olumlu yanları da olabileceği, insanın sürekli savunma-çatışma döngüsünde olmadan karşılaştığı güçlükleri sahip olduğu işlevler ve uyum yeteneği ile aşabileceği fikri gelişmiştir. Hartmann ego’nun çatışmalardan arınık bir alana da sahip olduğunu, Freud’un iddia ettiği gibi davranışlarımızın altında yatan tek örgütleyicinin id olmadığını, ego’nun da etkin biçimde işlevlerini ortaya koyduğunu iddia etmiştir.  Ego psikologları zaman içerisinde benliğin işlevlerini sıralamış ve bu işlevler şu şekilde derlenmiştir:

Charles Brenner’e göre benliğin işlevleri: (Brenner, 1998)

1. Bilinç,

2. Duyuların algılanması,

3. İç uyaranların algılanması,

4. Düşünme,

5. Motor kontrol,

6. Bellek,

7. Konuşma,

8. Savunma düzenekleri,

9. Dürtü kontrolü ve dürtü enerjilerinin nesnelere yatırılabilmesi,

10. Bütünlük ve uyumluluk,

11. Gerçeğin değerlendirilmesi,

12. Gerileme (regresyon)

Hartmann id’den bağımsız olarak çalışan, özerk ve kendi enerjisine sahip bu yeni ego kavramsallaştırması ile psikanalizin odağını id’den ego’ya doğru kaydırmıştır. Kavramsal açılımlarını devam ettirmiş ve ego ile kendiliğin birbirinden farklı yapılar olduğunu da tarihsel olarak ilk kez ortaya koymuştur. Heinz Hartmann’ın 1952 yılında kendiliğin benlikten farklı bir anlama geldiğini ifade etmesi psikoterapi alanındaki devrimlerden birisidir. Hartmann’a göre; ego kavramı zihinsel aygıtın çatışmalarını ifade ederken kullanılmalıdır, kendilik ise bireyin iç yaşantılarına dair tanımlamalar yaparken kullanılması gereken farklı bir kavramdır.

Benliğin kendilikten farkını daha da netleştirmek adına benlik işlevlerini açacak olursak; tüm bilişsel, duyusal, motor, ve duygusal yetilerimizin benliğe ait olduğunu ifade edebiliriz. Yani algı, dikkat, bellek, düşünme, konuşma, muhakeme edebilme gibi bilişsel yetiler, 5 duyumuz ile algıladığımız her şey, hareket etme, koşma, kas kuvvetini kullanma, jest, mimik yapma gibi motor hareketler ve duygu düzenlemelerini yapabilme, dürtüleri kontrol edebilme, engellenme olduğunda buna tahammül edebilme gibi duygusal yetilerimizin tümü benliğe ait kapasitelerdir. Bu 4 alandaki yetilerin toplamı ile oluşan tasarım ise kendiliktir. Bir yönüyle de bu kendilik tasarımını üretmek benliğin en nihai işlevlerinden birisidir.

Hartmann ve diğer ego psikologları id yerine ego’ya daha çok odaklanıyor görünseler de id’in önemini yadsımazlar. Ego analistleri, içgüdü kaynaklı çatışmaların yarattığı ani doyuma ulaşma çabalarının, gelişimimizin üzerinde etkisi olduğunu, kesinlikle inkâr etmezler. Bunun yerine, egonun uyum sağlama ve üstünlük kurma çabasının, ayrı ayrı, eşit derecede önemli etkileri olduğunu kabul ederler (Prochaska & Norcross, 2014).

Hartmann’ın Öznelliğinin Kuramsal Açılımına Etkisi

Hartmann’ın biyografisi incelendiğinde entelektüel bir aile ortamında doğduğu, 14 yaşına kadar eve gelen özel hocalardan dersler aldığı, birçok sanat dalıyla ilgilendiği, üç ayrı dili akıcı biçimde konuştuğu anlaşılmaktadır. Hartmann Nazilerin Avusturya’yı işgalinden sonra sırasıyla Paris, Lozan ve Cenevre’de yaşamış 1941 yılında ise Amerika’ya yerleşmiştir. Yaşamış olduğu şehirlerde akıcı biçimde konuştuğu diller sayesinde analistlik ve hocalık yapmaya devam etmiştir. Kuramsal olarak en temel kavramı olan uyumun kendi kişisel yaşantısında da en iyi ortaya koyabildiği özelliklerinden birisi olduğu söylenebilir. İçine doğduğu ailenin de özellikleri dikkate alındığında “beklenebilir ortalama çevre” kavramıyla örtüştüğü, kendisinin ego gelişiminde ailesinin destekleyici bir rol üstlendiği ifade edilebilir. Resim, müzik, edebiyat sanatlarıyla ilgilenmesi, boş zamanlarında müzelerdeki arkeolojik kalıntıları incelemesi, tıp öğreniminin üzerine psikiyatri ihtisası yaparak aynı zamanda akademik çalışmalar yapması, ders kitabı niteliğinde eserler yazması kavramsal olarak “birincil özerk ego işlevleri”nin oldukça iyi düzeyde ortaya konulduğuna işaret etmektedir. Yapısal kuramın bileşenlerinden ego ile ilgili çatışmasız alan tabiri de yine görev yapmış olduğu enstitülerdeki tartışmalarda uzlaştırıcı roller oynaması ile oldukça uyumlu görünmektedir. Hatta klasik kurama ciddi eleştiriler getirmiş olmasına rağmen Freud ile kişisel sürtüşmelere girmemiş olması da tabir ettiği çatışmalardan ari olan bir benlik fikrinin kişisel olarak kendisinde tezahür ettiğini göstermektedir.  Hartmann’dan onun biyografisini kaleme alan Ruth ve Kurt Eissler şu şekilde söz etmişlerdir: “İstikrarlı, huzurlu, polemikten hoşlanmayan, dolaysız ve nesnel bir entelektüel dürüstlüğe, ayrıca büyük bir entelektüel yetiye sahip, kendisiyle aynı fikirde olmayanlara duygudaşlık gösterebilen liberal bir hümanist, şaşırtıcı ölçüde geniş bir kültüre ve geniş kapsamlı ilgilere sahip bir insan, büyük entelektüel sentez güçleri olan, on dokuzuncu yüzyılın büyük ansiklopedik liberal hümanistlerinin belki de son temsilcilerinden biri.” (Guntrip, 2018).

Tartışma ve Sonuç

Tarihsel olarak Avrupa’da Nazi zulmünün yaşandığı yıllarda ortaya koyulan bu görüşler yalnızca bir teorik kopuş değil aslında bir paradigma değişimi olarak değerlendirilebilir. Zira bu bakış açısı sayesinde dönemin psikanalistlerinin odak noktası kaotik alt-benlikten daha esnek ve dayanıklı imkanlara sahip egoya doğru kaymıştır. Avrupa’daki Nazi zulmünden kaçarak Amerika’ya göç eden psikanalistler buldukları iyimser ve gelişimi destekleyen ortamın da katkısıyla insan doğasının potansiyelinde var olan yetenekleri Ego Psikoloji kuramını daha da geliştirmek için kullanmışlardır. Zaman içerisinde egonun işlevleri birincil, ikincil ve sentez işlevleri olarak ayrıntılandırılmıştır. Egonun işlevlerine olan bakış açısı; dürtülerin kontrol edilmesi ve savunma mekanizmalarının kullanılmasına ek olarak; engellenmelere karşı tolerans geliştirme, duyguların düzenlenmesi, bilişsel yetilerin ortaya konulması, yaratıcılık ve ürün ortaya koyma gibi işlevlerle çok daha kapsamlı hale gelmiştir. Hartmann’ın öznelliğinin klasik kuramı yeniden yorumlamasında Dahası psikanaliz kendi içinde bir tedavi yöntemi olmasının ötesinde diğer bilim dallarının da katkılarıyla entelektüel bir disiplin haline getirilmeye çalışılmıştır. Sonuç olarak Heinz Hartmann yalnızca ego psikolojinin babası değil aynı zamanda psikanaliz disiplininde umudun da kaynağı olmuştur.

Kaynakça

Brenner, C. (1998). Psikanaliz, Temel Kavramlar. Ankara: HYB.

Eissler, R., Freud, A., Hartmann, H., & Kris, E. (Dü). (1961). The Mutual Influences in the Development of Ego and Id. The Psychoanalytic Study of the Child, 7, 9-30.

Freud, S. (1923). Haz İlkesinin Ötesinde Ben ve İd. (A. Babaoğlu, Çev.) Metis Yayıncılık.

Guntrip, H. (2018). Şizoid Görüngü Nesne İlişkileri ve Kendilik (3 b.). (İ. Babacan, Çev.) İstanbul: Metis Yayınları.

Hartmann, H. (1961). The Mutual Influences in the Development of Ego and Id. (R. Eissler, A. Freud, H. Hartmann, & E. Kris, Dü) International University Press, 9-30.

Hartmann, H. (2000). Ben Psikolojisi ve Uyum Sorunu. (B. Büyükkal, Çev.) İstanbul: Metis Yayınları.

Joseph Palombo, H. K. (2018). Psikanalitik Gelişim Teorileri Rehberi. İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.

Prochaska, J. O., & Norcross, J. (2014). Psikoterapi Sistemleri (2 b.). (T. Özakkaş, Dü., M. Arık, M. Benveniste, Ö. Kaya, Ö. Kaya, R. Çelenk, L. Gaşgil, & M. Akçay, Çev.) İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.

studyblue. (2020, 09 06). studyblue: https://www.studyblue.com/notes/note/n/heinz-hartmann/deck/5899436#flashcard/flip/5899436 adresinden alındı

Yorum yapın